550
I'm afraid that will not be possible.
551
Tommy...
552
I understand
you're only trying to do your job.
553
But one thing the trip to Northern Ireland
has made very clear to me
554
is that the romance between Margaret
555
There is a momentum for us,
556
557
of the love between Margaret and me,
558
and I would advise you
559
560
And now, if I may give you
561
of the Royal family,
562
you use the appropriate title.
563
When referring to the woman I love,
and who loves me,
564
and who is soon to be my wife,
I'll call her what I damn well like.
565
Her name is Margaret.
566
Car, Townsend.
567
Waiting.
568
Tick, tick, tick.
569
Bon voyage.
570
571
572
573
-Hurry up!
-Yes, sir!
574
[Margaret]We honour a man
575
who saw how great this land
could become, once civilized.
576
I wish continued prosperity and success
577
578
[man] Ladies and gentlemen,
579
580
-The Queen!
-To the Queen!
581
582
Long live our noble Queen
583
God save the Queen
God save the Queen
585
Thank you.
586
-Madam.
-Thank you.
[A1]In the public eye: Halkın gözünde
[A2]Celebration: Kutlama, tören,
[A3]Acknowledge: Kabul etmek bir gerçeği, doğruluğunu kabul etmek,
Bildirmek (bir şeyin alındığını/fark edildiğini)i
[A4]Sincerity: İçtenlik, samimiyet
[A5]Reprehend: Azarlamak, kusur bulmak, şiddetle eleştirmek
[A6]I have no idea what the motive behind such an horrific act might be: Bu kadar korkunç bir olayın arkasında ne gibi bir neden olduğu konusunda herhangi bir fikrim yok
[A7]Backfire: Geri tepme
[A8]In turn: Sırayla, nöbetleşe, o halde, -e gelince, ki böylece/dolayısıyla
[A9]Referring to: -e istinaden, -e ile ilgili olarak, atıfta bulunarak
Referring to our conversation
Refer to: Atfetmek, atıfta bulunmak, söz etmek
Bahsetmek: Speak of, refer, mention
[A10]In this case: Demek ki, bu takdirde, bu meyanda
In this present case: Somut olayda,
[A11]Tiny: Mini mini, ufacık
[A12]Primitive: İlkel
[A13]Grow into: Haline gelmek
Zamanla büyüyüp bir giysinin ölçülerine sığmak
Grow into a man: Adam olmak
[A14]Flourish: Zenginleşmek, süslü konuşmak
Flourishing: Serpilme, işleri iyi gitme, gelişme
Flourishing business: Büyüyen iş
[A15]Brightening: Parlatma
[A15]Brightening: Parlatma
Eye brightening: Göz kamaştıran, göz alıcı
[A16]Promise of marriage: Evlenme sözü/vaadi,
Show a lot of promise: Gelecek vaat etmek
Promise of sale: Satış vaadi
Breach of promise: Evlilik sözünü tutmama
Breach: Uymama, çiğneme, anlaşmayı bozma, ihlal
[A17]Prosperity: Refah, bolluk, zenginlik
[A18]Remarkable inventions: Çarpıcı buluşlar
Remarkable development: Önemli gelişme, büyük gelişme
Remarkable: Sıradışı, dikkate değer, çarpıcı
[A19]Inhabit: Oturmak, iskan etmek, ikamet etmek
[A20]Royal court: Kraliyet mahkemesi, hükümdar ve maiyeti
Courtesy: Nezaket, kibarlık, kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selamlama hareketi
[A21]Telegram: Telgraf
[A22]Gracious: Merhametli, bağışlayıcı
[A23]Victorious: Muzaffer
[A16]Promise of marriage: Evlenme sözü/vaadi,
Show a lot of promise: Gelecek vaat etmek
Promise of sale: Satış vaadi
Breach of promise: Evlilik sözünü tutmama
Breach: Uymama, çiğneme, anlaşmayı bozma, ihlal
[A17]Prosperity: Refah, bolluk, zenginlik
[A18]Remarkable inventions: Çarpıcı buluşlar
Remarkable development: Önemli gelişme, büyük gelişme
Remarkable: Sıradışı, dikkate değer, çarpıcı
[A19]Inhabit: Oturmak, iskan etmek, ikamet etmek
[A20]Royal court: Kraliyet mahkemesi, hükümdar ve maiyeti
Courtesy: Nezaket, kibarlık, kadınlara özgü dizleri bükerek öne doğru eğilip selamlama hareketi
[A21]Telegram: Telgraf
[A22]Gracious: Merhametli, bağışlayıcı
[A23]Victorious: Muzaffer
No comments:
Post a Comment